Güzel bir akşam yemeğinin ardından medusa kaçar gibi gitti oradan, Mirza da ondan önce gitmişti.
Aralarındaki bu duruma artık tek çözüm kaçmaktı, yurt dışına giderse ancak Mirza onu bulamazdı. Ne zamandır da İngiltere'ye gitmemişti.
Her zaman seyahat ettiği havayolu ajansını aradı ve İngiltere uçuşlarını sordu. Ona uyan en yakın yarın akşamdı. Kredi kartı bilgilerini onaylatarak dönüşü olmayan bir bilet aldı. Hazır Mirza buralarda yokken, yok olmalıydı.
Valizini Antalya'da bırakıp kaçtığı için bir valiz lazımdı, yarın hepsini halledecekti.
Ertesi gün...
Alp ısrarla toplantının ortasında arayınca Mirza önemli olduğuna emindi. Bu hiç hayra alamet değildi, toplantıdan çıkamıyordu da. Kısa bir müddet sonra ara verildiğinde telefonunu alarak hızla çıktı salondan, tam on bir çağrı vardı.
Hızla aradı ve karşı taraf daha konuşmadan "Sorun ne?" diye sordu.
"Şey, rahatsız etmek istemezdim ama."
"Hemen söyle ne oldu?"
"Medusa Hanım bugün boş bir valizle eve geldi, uçuş kontrolü yaptırdım İngiltere'ye bir uçuşu çıktı."
"Gitti deme!"
"Hayır efendim uçuş akşam."
"Ben bu gece işim biter bitmez dönmeye çalışacağım, nasıl yaparsın bilmiyorum ama o kız İngiltere'ye gitmeyecek. Benim Ege'deki koya götür onu, bir sonra ki sabah ancak orda olurum."
"Tamam efendim."
"Hata istemiyorum, eğer bir kez daha giderse seni İngiltere'ye gönderirim, onu geri getirmeden de Türkiye'ye almam."
"Tamam, aklınız kalmasın." Bunu sesinin tonundaki gülümseme ile söylemişti.
Mirza ona güvenebileceğine emindi ve o da bunu bildiği için gülüyordu...
***
Medusa'nın zgürlüğüne sadece birkaç saat kalmıştı. Ne kadar özgürlükse tabi, ondan kaçıyordu ama onu da yanında getiriyordu.
Taksi gelmek üzeredir diye aşağıya indi, etrafa bakındı kimse yoktu, taksiye bindikten sonra güvenlikten geçerken başını eğdi, Mirza'ya yataklık ettiğinden emindi.
"Havaalanına lütfen" deyip arkasına yaslandı, gelen var mı diye arkasına baktı. Ama caddeye çıkana kadar arkada hiçbir araba yoktu.
'İşte bu kadar, Mirza Bey şimdi bul beni de göreyim seni.' diye düşünürken, taksicinin yolunu değiştiğini fark etti.
İçindeki telaşa mâni olamayarak "Neden buraya döndünüz?" diye sordu, adam gayet rahat "Trafik daha rahat burada." dedi.
Temiz bir yüzü vardı, bu yüzden şüphelenmedi ama ara bir yere girince durdu.
Medusa'nın kabi deli gibi çarparken, adama "Ne oluyor?" diye bağırarak sordu. Bu ciddi bir durumdu, korunma içgüdüsüyle adamın boğazını arkadan sıktı. Adam kıpırdayamıyordu.
Kendini korumak zorundaydı, iki taraftan taksinin kapıları açıldı. Bir müddet sonra biri ağzına bir havlu dayadı, eterli bezdi bu, fark etmişti ama çok geçti. Bedeni yığıldı ve her yer karardı.
***
Mirza tqm üç gündür uykusuzluğun ve yorgunluğun dibine vurmuştu. Uçakta uyuyacaktı biraz. Uçağa binmeden Alp umarım haber verir diye düşünürken telefonu çaldı. Bu beklediği haberdi, onun için hemen açtı. Gözlerini zor açık tutuyordu.
Gergin bir tavırla "Nana iyi haberi ver hadi Alp." dedi.
"Çağırdığı taksiyi kapıya gelmeden gönderdim ihtiyaç kalmadı diye, o da güvenle bindi ayarladığım taksiye. Ve yolda araç değişikliği yaptık, şu an kara yoluyla koya en yakın yere gidiyorum, tekneniz de gideceğim yerde en yakın limana geliyor."
"Dikkat edin hiç kolay bir lokma değil, teknenin anahtarını sakın kontrolsüz bırakma."
Alp "Az daha ölecektim zaten." deyip güldü.
"Sen bana lazımsın, sakın arkanı dönme dikkat et deyip Mirza da güldü.
***
Medusa uyandığında her yer karanlıktı, rahat bir yatakta yatıyordu. Ve dışarıdan belli belirsiz bir ışık geliyordu. İstemsizce ışık gelen tarafa döndü, boydan boya bir camdı. Sakince yerinden kalktı ve cama yanaştı. Maalesef hiçbir şey görünmüyordu. Sadece belli belirsiz ağaçlar görüyordu. Ne olduğu acıktı, bunu bilse de içindeki korkuyu zapt edemiyordu. Nasıl bir Mirza ile karşılaşacak hiçbir fikri yoktu.