Medusa otele geldiğinde saat sabah yediyi gösteriyordu, taksiden otele gelmeden inmişti. Taksiyle gelen bir işçi gibi görünmek istemiyordu. Yürürken bir yandan fanlarından gelen mesajlara bakıyordu ve işine gelenlere cevap veriyordu.
Dalmış mesaj yazarken kükreyen egzos sesiyle irkildi, kafasını kaldırdığında viridyan yeşili arabayla karşılaştı. Aynı şehirde kaç insanda böyle bir araba olurdu ki kesin bu araba onun tanıdığı bay ukalanındı ve hızla yanından geçip gitmişti.
Durmasını istemişti, onunla atışmak keyif vermişti. Ama durmadı kendisini görmemesine sevinmeli miydi bilmiyordu. Kafası çok karışıktı...
Otele geldiğinde sezon sonuna kadar çalışacağına dair sözleşmeyi alarak okuyacağını daha sonra da muhasebeye girişini yaptıracağını bildirerek oradan ayrılmıştı. Burada biraz yorulacaktı ama değecekti buna inanıyordu.
***
İbre iki yüzden yavaş yavaş aşağı inerken gelen telefonla bilerek yavaşlamıştı. Sonunda beklediği haber gelmişti.
Aceleci bir tavırla "Hallettiniz mi?" dedi.
"Evet efendim."
Mirza, "Ofise gel." dedikten sonra karşıdan cevap gelmeden telefonu kapadı. Yaklaşık yarım saatin sonunda ofisindeydi, çok geçmeden Alp geldi. Hiç vakit kaybetmeden direkt konuya girdi. '
"Anlat seni dinliyorum.''
"Bildiğiniz gibi havaalanından beri takip ediyorum efendim aynı zamanda da araştırma yapıyorum hayatına dair hiçbir iz yok , ismini bugün öğrendim yakında hayatı hakkında da bilgi vereceğim, bugün bir gelişme oldu Mardan Palace otelinizdeki halkla ilişkilerden Efe Tansu'nun önermesiyle organizasyon bölümüne işçi olarak aldık, adı Medusa , biri ile buluştuğunu söylemiştim o kişi de Efe Bey'di.
"Otele alınmadan haberim olsaydı sözleşmeyi daha zorunlu kılardık."
"Takip ederken bu sonuca vardım efendim iş için geldiğinden o ana kadar haberim yoktu."
Adamın gözlerine ima ile bakarken, "Senin işin bir adım öncesini bilmek şimdi gidebilirsin." dedi ve imzalanacak birkaç belgeyi inceleyip imzaladı. Aklını uzun zamandır böylesine kurcalayan biri olmamıştı çekimine karşı koyamıyor ve bundan nefret ediyordu, nerden çarpmıştı ki ona? Neden bu kadar dikkatini çekmişti peki?
Bilmiyordu ama bir şeyden emindi onu yaşamak istiyordu, onu tadını çıkara çıkara sonuna kadar yaşamak istiyordu. Yüzüne sinirle bakıp çıldırdığı her anın tadını çıkarmak istiyordu. Kızgınlık bir kadını bu kadar çekici yapabilir miydi? İşte bu kız bambaşkaydı mağrur, gururlu, tenezzülsüz her şeyden önemlisi boyun eğmeyen dik başlılığı onun aksesuarlarını tamamlayan birer parçaydı sanki.
''O boynuzlarını kırmaya kararlıyım güzelim, benden başka çıkar yolun yok''
Su an bildiği tek şey onu deli gibi istediğiydi, bir an önce otele gidip onunla karşılaşmalıydı ve bu an kaçınılmazdı. Çalan telefonu düşüncelerini böldüğünde telefonu açarak, ''Efendim'' dedi. Sesi bir anda ciddileşmişti, arayan İstanbul'daki tüm işlerinin yönetildiği şirketinin başkan yardımcısıydı.
"Merhaba Mirza Bey, Başaran holdingle bağlantılar yapıldı tüm lansmanlarının hepsini bizim otellerde yapacaklar bölgelere göre planlamalarını haftaya gönderecekler."
"Güzel, planlamayı mail olarak atarsın."
"Tamam efendim." dediğini duyduktan sonra kapadı. İstanbul'da işler yolundaydı. Toparlanıp bir an önce ona gitmek istiyordu, o ateşli gözlere bakmayalı tamı tamına on sekiz saat olmuştu.
Ofisten çıkıp kapıya geldiğinde arabasının gelmesini bekliyordu, Mirza çıktıktan sonra yaklaşık iki dakikada ateşli kızı da gelmişti. Gaza köklediği gibi oradan uzaklaştı ve ateşli kızı bağıra bağıra asfaltları arşınlamaya başladı. Çok geçmeden otele geldiğinde arabanın üstünde anahtarı bırakarak görevliye işaret etti, Mirza içeri geçerken adam da arabayı park etmek için binmişti.
Deniz manzaralı ultra lüks odasına çıkıp çalışma bölümündeki bilgisayardan tüm oteli incelemeye başladı. ''Nerelerdesin bakalım'' diye düşünürken havuz başında yapılan oyunları organize ettiğini fark etti ve ışık hızıyla havuz başına indi.
Bir müddet öylece onu seyretti, yanındakilere iş verirken ki otoritesinin yüzündeki çizgileri ciddileştirdiğini fark ettim ve hızlıca bir plan yaptı. Kendisine çarpması için bir plan yapmalıydı, tıpkı restoranda olduğu gibi!
Fırsatını bir köşeden sessizce beklerken telefonu çaldı, komut verirken arka arka yürüyordu. Tam telefonu açacağı sıra bilerek Medusa'ya çarptı ve telefonunun yere düşmesini keyifle seyretti. Medusa başını kaldırıp da Mirza'yı gördüğünde ne diyeceğini bilmez bir şekilde yüzüne baktı ve ardından telefonuna eğildi. Komple ekran kırılmıştı.
Mirza, Medusa'nın omuzlarını dikleştirip durmasından kendisine kafa tutacağını anlamıştı. Kızgınlıkla yüzüne bakarken birden Mirza'nın kolundan tuttu ve onu iç kısma doğru çekmeye başladı. Mirza o an nereye götürse gidebileceğini biliyordu.
Sakin bir yere geldiklerinde Medusa, elindeki telefonu neredeyse Mirza'nın burnuna sokarak, ''Geri kalan kısmını kafanda kırmamı ister misin?'' diye sordu. Mirza, onun daha çok sinir olması için elinden telefonu alıp rahatça yere attı, onun bu gevşek davranışları Medusa'nın ateşini daha çok fitilliyordu Mirza da bunun bal gibi farkındaydı.
"Artık dert edilecek bir telefonun yok."
"Sen karşılaştığım en kendini bilmez adamsın tamam mı?" Son olarak sakın bir daha karşıma çıkma seni uyarıyorum."
"Ya çıkarsam?"
"Sonuçlarına katlanırsın." dedi sanki bunu başarabilecekmiş gibi. Dudaklarından kelimeler çıkıyordu fakat o güzel tatlı dudaklarla ilgili Mirza'nın planladığı tek bir şey vardı bir öpmeye başladı mı saatlerce öpmek!
O zamanda böyle ateşli olacak mıydı merak ediyordu, delirtiyordu bu hâli Mirza'yı ve çekilmez bir adam oluyordu.
Medusa, yapacak bir şey bulamıyordu Mirza bunun farkındaydı, telefonu tekrar almak için eğildiğinde biçimli poposuna bakmaktan kendini alamadı.
Doğrulduğunda telefonu sertçe yere atarak ''Dua et ki burası benim iş alanım aksi hâlde kafana atmaktan çekinmezdim." dedi.
Mirza, "Bunu yapmak biraz cesaret isterdi," dedi, Medusa ise hâlâ sinirle onun yüzüne bakıyordu. Mirza onu kendine çekip öpmemek için zor kendini zor tuttu.
Medusa sağ yumruğuyla Mirza'nın sol omzuna itEkleyerek vurdu ve onu sarstı ardından lobi girişine doğru ilerlemeye başladı. Mirza onun arkasından öylece baktı oyun daha yeni başlıyordu ve istediğini alana kadar peşini bırakmayacaktı, buna adı gibi emindi.
Kendini toparladıktan sonra Alp'i arayarak iyi bir telefon alarak otele göndermesini söyledi ardından odasına çıkarak, yemeğini odaya istedi ve yemeğini balkonda keyifle yedi.